25 Ekim 2012 Perşembe

Syndicate İlk Bakış

Level Online için yazdığım bir "ilk bakış, ön inceleme"dir. Hiçbir yerde yayınlanmamıştır.

 Ticaret Savaştır!

57 yıl sonra dünyayı nasıl görüyorsunuz? 3. Dünya Savaşı mı? Yoksa 4.sü mü? (Taş ve sopalar…) Eğer bir cevabınız yoksa gelin, The Darkness ve Chronicles of Riddick gibi oyunlardan tanıdığımız, Starbreeze Studios’un cevabına bakalım:

Devletlerin, hükümetlerin sadece isimde kaldığı bir dünya… İnsanlar, sanal dünyaya bağımlı olmaktan çıkmış; onsuz yaşayamaz olmuştur. (Gerçi bu bağımlılık konusu, bugünden farksız sanki?) Sanal dünyaya ulaşmak içinse bilgisayar, telefon gibi cihazlara ihtiyacımız yoktur artık. Gözünüzü kapatın, Chip’d isimli mikroçipi aktifleştirin. Hangi çipi mi? Hani şu yüklü miktarda para verip de basit bir operasyonla taktırdığınız çip. Cayman Global’dan mı, EuroCorp’tan mı, yoksa Aspari’den mi almıştınız? Yoksa siz çip kullanmayan aşağı mahalleden misiniz?

Oyunun senaryosunu üç soruda özetledim size. Dünyayı, bu çipleri üreten “Syndicate” adlı şirketler yönetiyor diyebiliriz. Çünkü bu çipler neredeyse herkeste var ve artık, dünyanın yeni ekonomi sahasını oluşturuyorlar. Syndicate’ler ise bu pazarı ele geçirmek için savaşıyorlar. Biz de bu savaşta Miles Kilo adıyla yerimizi alıyoruz. EuroCorp adına çalışan, çok daha gelişmiş bir çip olan DART 6’i kullanan acımasız bir ajanız. Amacımız ise diğer şirketlerin çiplerindeki teknolojiyi çalmak. Bu satırları okurken aklınızın bir köşesinde “Deus Ex: Human Revolution” canlandı değil mi? Eğer canlanmadıysa başlığı okuduğunuz andan itibaren 1993 yılında Bullffrog Productions’ın piyasaya sürdüğü ilk Syndicate oyununu düşünüyordunuz. Hatta o oyundan haberiniz varsa 1996 yılında Syndicate Wars adlı ikinci oyunu da biliyorsunuzdur ve sıkı bir Syndicate hayranısınızdır. O zaman bahsedeceğim her şeyi de tahmin edebiliyor ve sadece okumak için okuyorsunuzdur.

Başlangıçta senaryosunu biraz yermiş olsam da oyun aslında sağlam bir kurgu üzerine oturtulmuş gibi görünüyor. Çünkü hikâyenin arkasında adını Crysis 2’den hatırladığımız, Richard Morgan duruyor. Peki ya Call of Duty ve Battlefield gibi devlerin elinde tuttuğu FPS piyasasında Syndicate, kendini nasıl öne çıkarmayı planlıyor? Öncelikle tek silahımızın barut olmadığı bir oyun Syndicate. Önceden belirttiğim gibi aslında bir sanal dünyanın içindeyiz ve biz de bu sanal dünyayı karıştıran bir hacker gibiyiz. Zamanı yavaşlatabiliyor, düşmanlarımızın düşünceleriyle oynayarak onları intihar ettirebiliyoruz. Hatta Assassin’s Creed’teki Eagle Sense benzeri bir görüşle duvarların arkasını görebiliyor, Wanted filmindeki mermi falsolarından daha gelişmişini uygulayabiliyoruz.

Peki ya silah olarak ne var? Aslında silah yelpazemiz de oldukça geniş. 19 silah, 87 eklenti ve 25 geliştirme aynı Crysis’taki gibi kendi silahımızı yaratmamıza olanak sağlayacak. Ancak oyun, silaha çok takılmamızı istemiyor. Aksine sürekli ateş ederek ölüm saçmamızı istiyor. Cephane durumunun da nişangâha yakın bir yere konarak dikkatin sadece oraya odaklanması, aksiyon dozajının yüksek olacağını işaret ediyor. Söylemeden geçemeyeceğim bir nokta daha: Ateş etme animasyonları. Diğer FPS oyunlarında sürekli sabit bir açıda tuttuğumuz silahı, bulunduğumuz ana göre farklı pozisyonlarda da kullanabiliyoruz, küçük bir ayrıntı da olsa vuruş hissiyatını önemli ölçüde arttırıyor.


Gelelim oyunun grafiklerine… Öncelikle söylemeliyim ki genellikle dar mekânlarda oynuyoruz ve nadiren bir binadan dışarı çıkıyoruz. İçince bulunduğumuz bu mekânlarsa bizi hiç sıkmayacak biçimde renkli ve canlı. Duvarlarda kırmızı, turuncu, mavi gibi renkler biraz Mirror’s Edge havası sezdiriyor. (Ne kadar çok oyuna benzettim yahu?) Patlama efektleri, kan efektleri, yüz modellemeleri gayet güzel duruyor ancak Syndicate’in grafiksel olarak eksikleri daha çok gibi. Vasat fizik detayları, özensiz kaplamalar ve “göstermelik” bir dinamik çevre… Göstermelik derken neyi kast ediyorum? Bir süre sonra izi kaybolan mermileri… Diyelim ki metal bir levhanın arkasını siper aldınız ve düşmanınız levhaya ateş etmeye başladı. Levhaya isabet eden mermiler önce küçük girintiler oluşturuyor; ancak daha saniyeler sonra levha, eski haline dönüyor. Hata olarak değerlendirilebilecek bu durum, oyunun ana platformunun konsollar olduğu düşünüldüğünde affedilebilir gözüküyor; ancak Starbreeze başka yöntemlerle de bu sorunu çözebilirdi. (Belki de tam sürümde çözecektir.)



Oyunda ayrıca bir yetenek ağacımız bulunuyor. Evet, yanlış okumadınız, yetenek ağacı! FPS olarak kategorilendirdiğimiz oyunda RPG unsurları da bizi bekliyor ve tek oynayışla bitiremeyeceğimiz bu ağaç sayesinde oyun kendini tekrar tekrar oynatacak gibi gözüküyor. Multiplayer olarak ise ana hikâyeden bağımsız bir co-op desteği bulunan oyun, arkadaşlarımızla da internet üzerinden keyifli dakikalar yaşatacağa benziyor. (Left 4 Dead gibi olur mu, bilemem.)

Yazıyı bitirmeden, oyundaki müziklerden bahsetmek istiyorum. Skrillex ve Digitalism gibi dubstep tarzı müzik yapan isimleri duyacağımızı düşünüyorum. Bu tarz bir oyunda yüksek aksiyon be gaza getiren müzikler olmalıdır ki oyun, bir sanata dönüşsün. Syndicate’de birçok oyundan esintilere rastlayacağımızı düşünüyorum. Bakalım oyun başarılı bir sentez mi yoksa kötü bir kopya mı olacak?