Ticaret Savaştır!
57
yıl sonra dünyayı nasıl görüyorsunuz? 3. Dünya Savaşı mı?
Yoksa 4.sü mü? (Taş ve sopalar…) Eğer bir cevabınız yoksa
gelin, The Darkness ve Chronicles of Riddick gibi oyunlardan
tanıdığımız, Starbreeze Studios’un cevabına bakalım:
Devletlerin,
hükümetlerin sadece isimde kaldığı bir dünya… İnsanlar,
sanal dünyaya bağımlı olmaktan çıkmış; onsuz yaşayamaz
olmuştur. (Gerçi bu bağımlılık konusu, bugünden farksız
sanki?) Sanal dünyaya ulaşmak içinse bilgisayar, telefon gibi
cihazlara ihtiyacımız yoktur artık. Gözünüzü kapatın, Chip’d
isimli mikroçipi aktifleştirin. Hangi çipi mi? Hani şu yüklü
miktarda para verip de basit bir operasyonla taktırdığınız çip.
Cayman Global’dan mı, EuroCorp’tan mı, yoksa Aspari’den mi
almıştınız? Yoksa siz çip kullanmayan aşağı mahalleden
misiniz?
Oyunun
senaryosunu üç soruda özetledim size. Dünyayı, bu çipleri
üreten “Syndicate” adlı şirketler yönetiyor diyebiliriz.
Çünkü bu çipler neredeyse herkeste var ve artık, dünyanın yeni
ekonomi sahasını oluşturuyorlar. Syndicate’ler ise bu pazarı
ele geçirmek için savaşıyorlar. Biz de bu savaşta Miles Kilo
adıyla yerimizi alıyoruz. EuroCorp adına çalışan, çok daha
gelişmiş bir çip olan DART 6’i kullanan acımasız bir ajanız.
Amacımız ise diğer şirketlerin çiplerindeki teknolojiyi çalmak.
Bu satırları okurken aklınızın bir köşesinde “Deus Ex: Human
Revolution” canlandı değil mi? Eğer canlanmadıysa başlığı
okuduğunuz andan itibaren 1993 yılında Bullffrog Productions’ın
piyasaya sürdüğü ilk Syndicate oyununu düşünüyordunuz. Hatta
o oyundan haberiniz varsa 1996 yılında Syndicate Wars adlı ikinci
oyunu da biliyorsunuzdur ve sıkı bir Syndicate hayranısınızdır.
O zaman bahsedeceğim her şeyi de tahmin edebiliyor ve sadece okumak
için okuyorsunuzdur.
Başlangıçta
senaryosunu biraz yermiş olsam da oyun aslında sağlam bir kurgu
üzerine oturtulmuş gibi görünüyor. Çünkü hikâyenin arkasında
adını Crysis 2’den hatırladığımız, Richard Morgan duruyor.
Peki ya Call of Duty ve Battlefield gibi devlerin elinde tuttuğu FPS
piyasasında Syndicate, kendini nasıl öne çıkarmayı planlıyor?
Öncelikle tek silahımızın barut olmadığı bir oyun Syndicate.
Önceden belirttiğim gibi aslında bir sanal dünyanın içindeyiz
ve biz de bu sanal dünyayı karıştıran bir hacker gibiyiz. Zamanı
yavaşlatabiliyor, düşmanlarımızın düşünceleriyle oynayarak
onları intihar ettirebiliyoruz. Hatta Assassin’s Creed’teki
Eagle Sense benzeri bir görüşle duvarların arkasını
görebiliyor, Wanted filmindeki mermi falsolarından daha gelişmişini
uygulayabiliyoruz.
Peki
ya silah olarak ne var? Aslında silah yelpazemiz de oldukça geniş.
19 silah, 87 eklenti ve 25 geliştirme aynı Crysis’taki gibi kendi
silahımızı yaratmamıza olanak sağlayacak. Ancak oyun, silaha çok
takılmamızı istemiyor. Aksine sürekli ateş ederek ölüm
saçmamızı istiyor. Cephane durumunun da nişangâha yakın bir
yere konarak dikkatin sadece oraya odaklanması, aksiyon dozajının
yüksek olacağını işaret ediyor. Söylemeden geçemeyeceğim bir
nokta daha: Ateş etme animasyonları. Diğer FPS oyunlarında
sürekli sabit bir açıda tuttuğumuz silahı, bulunduğumuz ana
göre farklı pozisyonlarda da kullanabiliyoruz, küçük bir ayrıntı
da olsa vuruş hissiyatını önemli ölçüde arttırıyor.
Gelelim
oyunun grafiklerine… Öncelikle söylemeliyim ki genellikle dar
mekânlarda oynuyoruz ve nadiren bir binadan dışarı çıkıyoruz.
İçince bulunduğumuz bu mekânlarsa bizi hiç sıkmayacak biçimde
renkli ve canlı. Duvarlarda kırmızı, turuncu, mavi gibi renkler
biraz Mirror’s Edge havası sezdiriyor. (Ne kadar çok oyuna
benzettim yahu?) Patlama efektleri, kan efektleri, yüz modellemeleri
gayet güzel duruyor ancak Syndicate’in grafiksel olarak eksikleri
daha çok gibi. Vasat fizik detayları, özensiz kaplamalar ve
“göstermelik” bir dinamik çevre… Göstermelik derken neyi
kast ediyorum? Bir süre sonra izi kaybolan mermileri… Diyelim ki
metal bir levhanın arkasını siper aldınız ve düşmanınız
levhaya ateş etmeye başladı. Levhaya isabet eden mermiler önce
küçük girintiler oluşturuyor; ancak daha saniyeler sonra levha,
eski haline dönüyor. Hata olarak değerlendirilebilecek bu durum,
oyunun ana platformunun konsollar olduğu düşünüldüğünde
affedilebilir gözüküyor; ancak Starbreeze başka yöntemlerle de
bu sorunu çözebilirdi. (Belki de tam sürümde çözecektir.)
Oyunda
ayrıca bir yetenek ağacımız bulunuyor. Evet, yanlış okumadınız,
yetenek ağacı! FPS olarak kategorilendirdiğimiz oyunda RPG
unsurları da bizi bekliyor ve tek oynayışla bitiremeyeceğimiz bu
ağaç sayesinde oyun kendini tekrar tekrar oynatacak gibi gözüküyor.
Multiplayer olarak ise ana hikâyeden bağımsız bir co-op desteği
bulunan oyun, arkadaşlarımızla da internet üzerinden keyifli
dakikalar yaşatacağa benziyor. (Left 4 Dead gibi olur mu, bilemem.)
Yazıyı
bitirmeden, oyundaki müziklerden bahsetmek istiyorum. Skrillex ve
Digitalism gibi dubstep tarzı müzik yapan isimleri
duyacağımızı düşünüyorum. Bu tarz bir oyunda yüksek aksiyon
be gaza getiren müzikler olmalıdır ki oyun, bir sanata dönüşsün.
Syndicate’de birçok oyundan esintilere rastlayacağımızı
düşünüyorum. Bakalım oyun başarılı bir sentez mi yoksa kötü
bir kopya mı olacak?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder